Eskiden Ahlat’ta bir tek Kaymakamın Cipi vardı, her sabah geçerdi çarşıdan. Bu geçişi Devlet Dairelerinde mesainin başladığı, akşam dönüşünde ise bittiği anlamına gelirdi. Cip sabah geçtikten sonra, hala çarşıda kalanlara esnaf takılırdı “Kaymakam gitti sen hala buralardasın” Akşam Cip geçmeden çarşıda dolaşanlara ise “Mesaiden erken Kaçmışsın” diye takınılırdı.
Ahlat'tan Genel Bir Görünüm |
Bir de “Yaşarı’ın Cipi” vardı, her türlü göreve hazırdı.
Kimi zaman yargıçlarla köylere keşfe gider, kimi zaman da yakın çevreye yolcu
taşırdı.
Kaymakam’ın Cipi’nin kırmızı
plakası ve önündeki küçük bayrak ayırırdı Yaşar’ın Cipi’nden. Bir de
Kaymakam’ın değişmez Makam Şoförü Mevlüt Ateş.
Ah öyle her önüne gelenin iskeleye
girmesine izin verilmezdi.lat’ta kamyondan modifiye edilmiş bir otobüs vardı.
Her gün sabah erkenden Bitlis’e gider, geceyi orada geçirip ertesi gün erkenden
Ahlat’a dönerdi. Otobüsün tersi istikametinde seyahat etme zorunluluğunuz
olduğunda bunu ancak kamyonların şoför mahallerinde ya da taşıdıkları yüklerin
üstünde yapabilirdiniz. Kamyonların şoför mahalleri, özel müşterilere, ya da
yakın dost ve arkadaşlara tahsis edilirdi öncelikle.
Eskiden Ahlat’ta küçük toplar
yapılırdı. Bu toplar, kış aylarında içeride kapalı kalan atlara yapılan
kaşağıdan çıkan tüylerden yapılırdı.
Henüz plastik icat edilmediği için ne bir plastik top, ne de lastik içli meşin
toplar mevcuttu.
Yaz aylarında büyük kentlerde
üniversite eğitimi gören gençlerin getirdikleri toplar, “Eskici Hamza”
tarafından yama yapılarak onarıldıktan sonra maçlarda kullanılırdı.
Van Gölü üzerinde ulaşım vapurlarla
yapılırdı. Haftanın iki ya da üç günü
vapur gelir iskeleye yanaşırdı. Bu geliş ve gidişlerde Ahlat İskelesi’nde büyük
ayrılıklar ve kavuşmalar yaşanırdı. Kore’de görev yapacak askerlerin gidişleri,
Gazi olup Ahlat’ta dönenlerin karşılanmaları tarihi bir tabloya dönüştürülürdü
Ahlat İskelesi’nde.
O anlarda İskele’nin kapıları
kapatılır, öyle her önüne gelenin iskeleyi girmesine izin verilmezdi. Ama
çocuklar ve gençler yaz aylarında yüzerek iskelenin dışından vapura da biner,
iskeleye de çıkabilirlerdi. Vapur’un en yüksek yeri olan Kaptan Köşkü’nün
tepesinden süzülerek Van Gölü’nün mavi sularına atlamak çok ilgi çekerdi.
Deniz Bayramında Bir Yarışın Start Anı |
Yöreyi ilk kez gören yolcular
tarafından bu durum ilginç karşılanır, şaşkınlıkla izlenirdi. Vapur iskeleden
ayrılacağı zaman, irili ufaklı tüm gençler ve çocuklar vapurun halatına tutunur
açıklara kadar vapura eşlik ederlerdi.
Vapurun gözden kaybolacağı ana
kadar orada kalıp, yüzerek saatler sonra dönebilen yürekli ve iyi yüzebilen
gençler vardı. Kimi zamanlar vapur kaptanı atlamayan bu gençleri köşe bucak
kovalayarak atlamalarını sağlardı.
Eskiden Ahlat’ta “Bizim Berber”
adında bir berber salonu vardı. Burası berber salonundan çok bir “Kültür ve Eğitim Merkezi” işlevi görürdü adeta. Büyük kentlerde eğitim
gören üniversite öğrencileri, edindikleri bilgi ve deneyimlerini burada
kendilerinden küçük genç ve çocuklara aktarırlardı.
Çok iyi bir şair olan buranın
sahibi Berber İdris, nüktedan, şakacı ve hazırcevaplığıyla gençleri kendisine
hayran bırakmasını biliyordu. Her yaştan, her kuşaktan insanlar buraya
toplanır, derin ve düzeyle sohbetler yapar, fıkralar anlatır, hoş zamanlar
geçirirlerdi.
Bunun hemen çapraz karşısında ise
Halit’ın Kahvesi vardı. Burası da, kahveden çok bir eğitim kurumu gibi bir
işlevi yerine getiriyordu.
Eskiden Ahlat’ta, yaz tatili
nedeniyle Ahlat’a dönen gençler her gün genellikle saat 14.00’den sonra Ahlat
İskelesi’nde toplanırlar, başta yüzme sporu olmak üzere diğer spor dallarındaki
bilgi deneyim ve yeteneklerini sergileyerek, kendilerinden sonra gelecek
kuşaklara bir nevi eğitim verirlerdi. Bu yüzden Ahlat’ta irili ufaklı her keş
anadan doğma yüzme bilir bir konumdaydı.
Bu yüzden Van Gölü’nün tüm
branşlardaki şampiyonları Ahlatlı gençler arasından çıkıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder