AHLAT ŞENLİKLERİ
Abdullah TEKİN
Televizyon
ekranlarında izlediğim “Ahlat Şenlikleri” derme-çatma bir yaklaşımın
sergilendiği okul müsameresi şeklindeydi. Başka kentlerden getirilen
halk oyunları topluluklarının heyecansız ve zevksiz gösterimini okçuluk sporuna verilen önem (!) izledi.
Ahlat Kültür Haftası'nın Çalışma Ofisi |
Okçulukla ilgili
yaklaşımların siyasal bir zemine
oturtulduğu noktada bu alanda kırık-dökük çabaların harcanması nasıl
yorumlanmalıdır acaba?
Anlaşılmayan bu
tutum mevcut yönetime siyasal bir selam
gönderme bir çok yerleşime uygun
olabilirdi belki ama Ahlat için değil,
Ahlat erdemli, onurlu
duruşuyla örnek bir tavır sergilemeliydi.
Anımsanmalıdır ki Ahlat İslamiyetin bütün ağırlığına karşın Türklere ait
özellikleri ve Türk kültürünü korumayı
başarmış bir yerleşimdir. Böyle olunca Ahlat şenlikleri coşkulu bir çizgide, açık oturumlar, konferanslar, bildiriler,
paneller düzenlenerek gerekleştirilmeliydi.
Davet edilseydi
Ahlatlı ünlü sanatçı Onur Akın böyle bir düzenlemede yer almaz mıydı ?
Dağınık bir
konuma sahip olduğu anımsanarak Tunus
ile Tahtı Süleyman yerleşimleri arasında
Kale, İki Kubbe ve Ergezen’i de içine alan bir güzergahta konuklar gezdirilebilir
ve Ahlat tanıtılabilirdi.
Bu çerçevede
geleneksel yemekler kültürel bir sunum biçiminde verilebilirdi. Bu tür bir kent içi gezi
aşamasında kültür ürünleri somut bir
biçimde öne çıkarılabilirdi. Örneğin
Kale yerleşimindeki “Davulhanede” bir mehter gösterisi sergilenebi-
lirdi.
Ayrı
bir alandaki “Kadılar Mezarlığı” nın
ziyaret edilmesi, Ahlat’ta adalet kavramına verilen önemle duyulan saygınlığın somut
anlatımı Ahlat’ın tanıtımı bağlamında
dikkat çekici bir yaklaşım olarak
sergilenebilirdi.
Aynı çizgide Erzen Hatun kümbetinin bir anıt mezar niteliğindeki
yapısı hem kadına duyulan saygının bir
anlatımı hem de isminin arı-duruluğu açısından değer bulurdu.
Simavna
Kadısı Şeyh Bedrettin’in Hocası konumundaki Şeyh Hüseyin Ahlati başta olmak üzere Ahlatlı bilgelerin
çalışmaları ve yapıtları ortaya
çıkarılmalı bu çabalara koşut
olarak Ahlat’ta yaşadığı belirtilen Dede
Korkut Destanı araştırılabilirdi.
Dedem Korkut’un konuşma dili bugün Ahlat’taki konuşma diliyle aynıdır.
12OO’lü
yıllarda Horasan’dan gelip Anadolu’ya
dağılan ve burayı “mesken tutan” Kayı
topluluğu Van Gölü’nün kıyısındaki Ahlat’a
yerleşmişlerdir. Böylelikle kaç-göç türündeki edimler sona ermiş ve kültür
sanat çerçevesinde başarılı çalışmaların
göze çarptığı dönemler başlamıştır.
Bu tür kırık dökük ve günah savma
şeklinde değer bulan şenlikler Ahlat’a yakışmıyor doğrusu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder