22 Ekim 2017 Pazar

AHLAT ŞENLİKLERİ, AHLAT KÜLTÜR SANAT VE ÇEVRE VAKFI,

AHLAT ŞENLİKLERİ
Abdullah TEKİN
Televizyon ekranlarında izlediğim  “Ahlat Şenlikleri” derme-çatma bir  yaklaşımın  sergilendiği okul müsameresi şeklindeydi. Başka kentlerden getirilen halk oyunları topluluklarının heyecansız ve zevksiz gösterimini  okçuluk sporuna verilen önem  (!) izledi.
Ahlat Kültür Haftası'nın Çalışma Ofisi
Okçulukla ilgili yaklaşımların siyasal  bir zemine oturtulduğu noktada  bu alanda  kırık-dökük çabaların harcanması nasıl yorumlanmalıdır acaba?
Anlaşılmayan bu tutum mevcut yönetime  siyasal bir selam gönderme  bir çok yerleşime uygun olabilirdi belki ama Ahlat için değil,
Ahlat erdemli, onurlu duruşuyla örnek bir tavır  sergilemeliydi. Anımsanmalıdır ki Ahlat İslamiyetin bütün ağırlığına karşın Türklere ait özellikleri ve Türk  kültürünü korumayı başarmış bir yerleşimdir. Böyle olunca Ahlat şenlikleri coşkulu  bir çizgide, açık oturumlar, konferanslar, bildiriler, paneller düzenlenerek gerekleştirilmeliydi.
Davet edilseydi Ahlatlı ünlü sanatçı Onur Akın böyle bir düzenlemede yer almaz mıydı ?
Dağınık bir konuma sahip olduğu anımsanarak  Tunus ile Tahtı Süleyman yerleşimleri  arasında Kale, İki Kubbe ve Ergezen’i de içine alan bir güzergahta konuklar gezdirilebilir ve Ahlat tanıtılabilirdi.
Bu çerçevede geleneksel yemekler kültürel bir sunum biçiminde  verilebilirdi. Bu tür bir kent içi gezi aşamasında kültür  ürünleri somut bir biçimde  öne çıkarılabilirdi. Örneğin Kale yerleşimindeki “Davulhanede”  bir mehter gösterisi sergilenebi-
lirdi.
            Ayrı bir alandaki “Kadılar Mezarlığı” nın ziyaret edilmesi, Ahlat’ta adalet kavramına verilen önemle duyulan saygınlığın somut anlatımı  Ahlat’ın tanıtımı bağlamında dikkat çekici bir yaklaşım olarak  sergilenebilirdi.
Aynı  çizgide Erzen Hatun  kümbetinin bir anıt mezar niteliğindeki yapısı hem kadına duyulan saygının bir  anlatımı hem de isminin arı-duruluğu açısından değer bulurdu.
            Simavna Kadısı Şeyh Bedrettin’in Hocası konumundaki Şeyh Hüseyin Ahlati  başta olmak üzere Ahlatlı bilgelerin çalışmaları ve yapıtları ortaya  çıkarılmalı bu çabalara  koşut olarak Ahlat’ta yaşadığı belirtilen Dede  Korkut Destanı  araştırılabilirdi. Dedem Korkut’un konuşma dili bugün Ahlat’taki konuşma diliyle aynıdır.
12OO’lü yıllarda  Horasan’dan gelip Anadolu’ya dağılan  ve burayı “mesken tutan”  Kayı topluluğu Van Gölü’nün kıyısındaki  Ahlat’a yerleşmişlerdir. Böylelikle kaç-göç türündeki edimler sona ermiş ve kültür sanat çerçevesinde başarılı  çalışmaların göze çarptığı dönemler başlamıştır.
            Bu tür kırık dökük ve günah savma şeklinde değer bulan  şenlikler  Ahlat’a yakışmıyor doğrusu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder